13 Haziran 2018 Çarşamba

Kitap Yorumu: Kızıl - Stefan Zweig


Orijinal Adı: Scharlach
Yazar: Stefan Zweig  
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 72

Arka Kapak Yazısı
Zweig gençlik dönemi yapıtlarından Kızıl’da öğrenim için Viyana’ya giden genç bir tıp öğrencisinin büyük kentin gerçekliğine uyum sağlama ve yetişkinliğe adım atma sürecini anlatır. Kendini birdenbire ailesinden uzakta soğuk bir odada yapyalnız bulan bu “çocuksu” genç adam, zamanla girdiği bunalımın etkisiyle hayallerinden, başlangıçta büyük bir hevesle sarıldığı tıp eğitiminden vazgeçme noktasına gelmiştir. Tam da o günlerde kızıla yakalanan ve yardımına ihtiyaç duyan bir kız çocuğu onu hayata geri çağırır… 1908 yılına ait bu anlatı, Zweig’ın daha o zamanlar çoktan bir novella üstadı olup çıktığının kanıtıdır adeta. Üstelik, yazarın sonraki yapıtlarında sıklıkla karşılaştığımız bir temanın peşine henüz kariyerinin başındayken düştüğünü; gaddar bir dünyada varoluşunu sürdüremeyecek kadar kırılgan insanların acılarını baştan beri dert edindiğini ortaya koyar.
(Tanıtım Bülteninden)



Benim Yorumum
Selam! #ramazandaokumamaratonu grubuyla birlikte 1 Haziran’da Kızıl’ı okuyacaktık. Benim bir iki gün gecikmeli oldu ama yine de okudum. Satranç kitabından sonra Zweig’ın en sevdiğim kitabı oldu.
Kitapta Berger’in iç dünyasındaki hesaplaşmaları okuyoruz bir nevi. Viyana'ya tıp eğitimi almak için gelen Berger, ailesi ile yaşadığı hayatın korumacılığından uzaklaşıp, büyük şehirde kendi ayakları üzerinde durmak için çabalamaktadır. Bir süre sonra bunalıma girip tıp fakültesini yarım bırakır. Tam her şeyden vazgeçmişken kaldığı yerin sahibinin kızının kızıl hastalığına yakalanmış olduğunu görür ve olayların akışı değişir.

Kitaba Puanım 4.5/5 ⭐⭐⭐⭐

Kitap Yorumu: Zülal - Yunus Erdem

  
Yazar: Yunus Erdem

Yayın Evi: Uyanış Yayınevi

Sayfa Sayısı: 176



Arka Kapak Yazısı

Bu kitapta "Uğur ve Zülâl'in" hikâyesine tanıklık edeceksiniz.

19 yılını, aşkın kıyılarına demir atmadan geçiren Uğur, Zülâl'i ilk gördüğü anda ona körkütük âşık olur. Aşk yakıcıdır. Sevgili ise temiz berrak ve serin sudur. Uğur da her geçen gün yanmaktadır. Uğur kendisini yakan bu ateşten kurtarabilecek olan tek suya ulaşabilecek midir?

(Tanıtım Bülteninden)






Benim Yorumum
Öncelikle bu kitabı tarafıma gönderen @veliairevataofficial a çok teşekkür ederim. #kimsekitapsızkalmasın projesine verdiği destekten dolayı @yunus34erdem e çok teşekkür ederim.
Kitapta anlatılan olaylar tamamen (isimler aynı mı bilmiyorum) gerçekmiş. Bunu öğrendikten sonra kitabı okurken daha duygu yüklü okudum. Uğur, Tokat’a üniversite için gider ancak hesap edemediği şeyler olur. Ben burada yaşayamam derken Zülal’i görür ve ilk gördüğü anda aşık olur. Zülal’i her gördüğünde dili tutulur konuşamaz. Birkaç ay sonra açılmaya karar verir. Zülal’e aşkını ilan ettiğinde ise Zülal onu tersler. Uğur Zülal’e şiirler yazmaya başlar ve sosyal medyada paylaşmaya başlar. Ve daha neler neler. Uğur’un Zülal’e yazdığı şiirlerin bir kısmını bizde kitapta okuyoruz. Kitabı okurken Zülal’e çok sinirlendim ama sonra neden böyle yaptığını anladım. Bu sefer başkasına sinirlendim. Ama çok da sevdim kitabı.
Bence saçma sapan aşk romanları okuyacağımıza böyle aşkları okuyalım. Arkadaşıma bu kitabı illa okuyacaksın diye direttim.  Ayrıca kitabın çekilişini de yapmayı çok istiyorum. Aranızdan birkaç kişiye vermek istiyorum.

Kitaba Puanım 4.5/5 ⭐⭐⭐⭐

Kitap Yorumu: Sığnak Kuşu - Caner Özçelik



Yazar: Caner Özçelik
Yayın Evi: Sokak Kitap Yayınları
Sayfa Sayısı: 80

Arka Kapak Yazısı
Yağmur yağacağı inceliği, sözünde arar.




Benim Yorumum

SANRI

Açılmaz kilitlerle sandığım

Yürek evimde bir sanrısın şimdi

Dağılmasın, bir arada kalsın diye

Sakladığım

Ama kırıldı tüm kapıları

Açılmıyor bir yere varlığın

Bir kalabalık oldun nasılsa

Tüm sokaklarında şehrimin

Sabırla oynadığı oyunun

Kadifeden perdesiydi ellerin

Sona gelmiştin de gidiyordun

Boşlukta kalmıştı ellerim



Ben ellerim darmadağın

Ben gözlerim darmadağın

Ben kelimlerin

Ben yıkık kentlerin ve ben

Aslında ne çok sen olacağını

O zaman anladım

Ama vakit geç

Kuşlar göç

Zaman darmadağın

Kitap Yorumu: Şizofren - Emre Timur





Yazar: Emre Timur
Yayın Evi: Az Kitap
Sayfa Sayısı: 248 

Arka Kapak Yazısı
Şizofreni, “genetik ve çevresel sebeplerle ortaya çıkan bir psikiyatrik bozukluktur” diye tanımlanır. Peki, bu tanım, şizofreni denen cehennemi yaşayan kişinin, öznel deneyimlerini özetliyor mu? Yoksa bu kâbusu fazla mı hafife alıyoruz? Hizipleşmiş, bölünmüş bir çağda, bir “deli” olarak yaşamak ve hayata tutunmaya çalışmak nedir? Ve diğer ötekileştirilmişlerle birlikte bir akıl hastanesinde     ömür törpülemek…
Bu kitap, Türkiye’de akıl hastalıklarını ilaçla tedavinin yavaşça yayılmaya başladığı bir dönemde, yaşanmış pek çok öyküden ilham alınarak yazılmış bir otobiyografik romandır.
12 Eylül döneminin kanlı soğuğunda, aşkın, deliliğin ve ihtilalin gölgesinde hayata tutunmaya çalışan bir “öteki”nin, bir şizofreni hastasının kendi ağzından, hastalığı yenme öyküsü...



Benim Yorumum
Kitabı tarafıma imzalı olarak gönderen @mimar.emre.timur a çok teşekkür ederim.
Kitabı çıktığı günden itibaren merak ediyordum. Bu merakımda yersiz değilmiş. Kitabı çok beğendim. Her ne kadar bazı yerlerinde sıkılsam da çok güzeldi. Konu çok güzel işlenmişti.
Kitap 12 Eylül zamanında geçiyor. Bu da kitaba olan sempatimi daha da artırdı. Bir adamın yaşadığı olayları, yavaş yavaş nasıl şizofren olduğunu okuyoruz. Sırf rüyalarında kabus görüyor, gece bağırarak uyanıyor diye şizofreni tanısı koymak ne denli uygun? Bir de şu var tabi suç mu işledin hapishanede yer yok, e o zaman buyur akıl hastanesine. Akıl hastanelerinde hastalara yapılan eziyetler anlatılıyor. Akıl hastanesine hastaları iyileştirmek için değil de öldürmek için almışlar gibi geldi. Nasıl olsa hepsi ya sağcı ya da solcu. Ölseler bir şey olmaz zihniyeti var gibi geldi. Kitabı okurken çok üzüldüm, çok kırıldım ve dua ettim. Şuan ki akıl hastaneleri inşallah böyle değildir.
Kitaba Puanım 4.5/5 ⭐⭐⭐⭐

Kitap Yorumu: Güz Fotoğrafçısı - Caner Özçelik



Yazar: Caner Özçelik
Yayın Evi: Sokak Kitapları Yayınları
Sayfa Sayısı: 80

Arka Kapak Yazısı
‘’Ben öldürdüm onu. Vitrin camından kırılıp içeri dökülen gün sarısı saçlarının örgüsünden tutup astım. Hiç ses çıkarmadı, gülüyordu üstelik. Babası da izledi bunu hem. Onu ben öldürdüm, bu apaçık. Nasıl anlatayım bunu sana? Daha başka söylemeye dilim varmıyor.’’
(Tanıtım Bülteninden)




Benim Yorumum
Selam! Yeni bir yorum ile geldim. Öncelikle bana bu kitabı ve diğer kitaplarını ulaştıran @ozcelik.caner e çok teşekkür ederim.
Yazarın okuduğum ikinci kitabıydı ve diğer kitaba oranla daha çok sevdim. Bir konuda hayal kırıklığına uğradım. Sanırım SPOİLER vereceğim (aslında spoiler de sayılmaz). Kitabın arka kapak yazısını okuyunca kitabın cinayet romanı olduğunu düşündüm ama öyle değilmiş. Baya hayal kırıklığına uğradım.
Kitabı okurken bazı olayları çözümlemekte baya zorlansam da yazarın dilini beğendim.
Kitaba Puanım 4/5 ⭐⭐⭐⭐

Kitap Yorumu: Kırıl Kabuk - Caner Özçelik



Yazar: Caner Özçelik
Yayın Evi: Sokak Kitapları Yayınları
Sayfa Sayısı: 80

Arka Kapak Yazısı
Bilmem ben buralara nereden geldim. Kabuğum benim. Onulmak bilmez asil yaram. Ve benim en işlek en işlevsel parçam. Sen ki beni taşıyıp götürürsün gideceğim yere ama sana araçsın diyemem. Sen ki korur kollarsın ama sana canımı emanet edemem. Sen ki yorulursun, bitap düşersin, hasta eder hasta olursun, sen ki bitmek bilmez sıkıntılarınla, dokunduğun her şeye aldığın tavrın, gösterdiğin tepkinle, sen ki düşe kalka bu koşuşturmacada beni nihayete vardıransın. Seni ne tam severim ne senden tam geçerim. Sana bakarım da beğenemem.
Senden içeri bakmama izin ver.
Senden içeri bakmalarına izin ver.
Kırıl kabuk, çözül düğüm, bu benim kendimde gördüğüm dıştan parlamak değil, içimden gelen ateş. Saçıl, göster kendini, küçük bir yarıktan atıl üzerine, kim ki sana yakın gelir kabuğunun o kırık yerinden süzülen ışığıyla. Karış kabuk, kendin gördüğüne.
(Tanıtım Bülteninden)


Benim Yorumum
Selam! Öncelikle bana bu kitabı ve diğer kitaplarını ulaştıran @ozcelik.caner e çok teşekkür ederim.
Deneme türünde yazılmış bir kitap. Ben deneme türünü okuyamıyorum. Bunu daha öncede keşfetmiştim ama bu kitapla ‘artık deneme okumayacağım’ dedim. 
Kitap kısa kısa bölümlerden oluşuyor. Yazar kelimeleri öyle kullanmış ki sizi düşündürüyor. Okurken sindire sindire okumanız lazım. Deneme türünü seviyorsanız bir şans vermelisiniz bence. 
Kitaba Puanım 3/5⭐⭐⭐


11 Haziran 2018 Pazartesi

Kitap Yorumu: Fıkroman - Hasan Basri Şenel


Yazar: Hasan Basri Şenel 
Yayın Evi: 44 Yayınları
Sayfa Sayısı: 270

Arka Kapak Yazısı
Muzip muzip gülerek çıktı kürsüye ve arka taraflarda oturan ailesine de göz kırpmayı ihmaletmedi.
“Benim Tahir dayum, İstanbul’da polis memurudur” diye başladı ödevini okumaya. “Bir gece yarısı nöbetçi iken, karakolun telefonu çalar. Açar telefonu Tahir dayum. Karşıdaki ses şöyle demektedur:
‘İiiiyi aaaakşamlar. Biiiiiir iiiiihbarım ooooolacaktu.’
‘Buyrun’ der Tahir Dayum.
‘Buuuuu… Burada ööööölü biiiir aaaat vaaar.’
‘Adresi verun, hemen alduralum beyefendi.’
‘Maaaaa… Maaaaaaaaa.’
‘Maslak’
‘Haaaaayır. Maaaaaaa. Maaaaaaaa’
Tahir dayum sinirlenur adama:
‘Yeter be kardeşum, konuşmayı öğren öyle ara’ deyup telefonu kapatur.
Daha bir dakika geçmeden telefon yine çalar. Karşudaki ses:
‘İiiiyi aaaakşamlar. Biiiiiir iiiiihbarım ooooolacaktu’ der.
‘Dinliyorum.’
‘Buuuuu... Burada ööööölü biiiir aaaat vaaar.’
‘Tamam, beyefendu, adresu verun aldıralum da.’
‘Maaaaa… . Maaaaaaaaa.’
‘Maslak’
‘Haaaaayır. Maaaaaaa. Maaaaaaaa’
Tahir dayum yine kızar ve kapatur telefonu. Aradan tam üç saat geçer, telefon tekrar çalar. Tahir dayum açar telefonu. Karşudaki ses:
‘Biiiir ihhhhhh.’ derken Tahir dayum.
‘Biliyorum bir ihbarda bulunacaksunuz’ der.
‘Buuuu.’
‘Tamam, orada ölü bir at var, adresi ver be kardeşum.’
‘Maaaaaa…’
‘Maslak?’
‘Eeeeeevet. Eeeeeeevet de, ööööölü aaaatı Maaaaaaaaslak’a geeeeeeeetirene kaaaaaaadar aaaaaaanam aaaaağladı beee.’


Benim Yorumum
Selam! Hasan Basri benim sevdiğim yazarlardan biri. Üç kitabını okudum ve çok sevmiştim. Hepsinde ayrı ayrı mesajlar yer alıyor. Ancak okuduğum dördüncü kitabını beğenemedim. Yazar boşta kalmış yazmak için yazmış bence.
Kitapta Karadeniz’e atanan bir öğretmenimiz var. Bu öğretmen öğrencileriyle bir etkinlik düzenliyor. Bu etkinlikte çocuklar yaşadıkları anıları anlatıyor. Karadeniz ya hani bol fıkralı oluyor. Herkes gülüyor, eğleniyor. Sonra diyorlar ki biz büyüklerde yapalım. Köyün erkekleri kahvehanede oturup başlıyorlar anlatmaya.
Sürekli fıkra fıkra canıma tak etti. Çoğu bildiğimiz fıkralardan oluşuyor. Temel, İdris ve Dursun üçlüsü hiç eksik olmuyor zaten. Kitap boyunca bir iki fıkra hariç sürekli somurttum. Bir olay bekledim olmadı. Okurken çok sıkıldım.
Kitaba Puanım 3/5 ⭐⭐⭐